Geleceğin Katılımcı Demokrasi Örneği; Ankara Kent Konseyi
Bugüne dek özellikle kamu yönetimi bölümü öğrencilerinin karşılaştığı ‘yerel yönetimler’ denildiğinde üzerinde mutabık kalınan en sık tanımın, halka en yakın yönetsel birimler olması vurgusu ile yapıldığı görülmektedir. Halka yakınlık yerel ihtiyaçların belirlenmesi ve yerelde hizmet sunumlarının bu ihtiyaçlar ekseninde gerçekleşmesi ötesinde, gelişmiş demokratik yönetimlerin en temel özelliği olan, tüm süreçlerin katılımcı bir politika ile yönetilmesi olması gerekmektedir. Yalnızca oy verme davranışı ötesinde bireyler, özellikle doğrudan yaşadıkları yerel çevreye ilişkin süreçlerin yönetilmesinde yeni bir tutum ve davranış geliştirmesi gerekliliği, şeffaflık, hesap verebilirlik, verimlilik, yenilikçilik, etkinlik gibi bir takım ilkelerin yönetimler tarafından içselleştirilmesine ve olağanlaştırmasına katkı sunacaktır. Geçmişte rant mekanizmasının merkezlerinden birisi olan, yapı ve işleyişi bakımından “gizlilik” ve “resmi sır” esasına göre yapılanmış, ihaleleri gizli yürüten, meclis oturumlarını kapalı oturumlar ile gerçekleştirilen bir yerel yönetim sürecinden, sorgulanabilir, bilgi edinme hakkı ile şeffaf, yurttaşa açık, fiziksel/online olarak ihale süreçlerinin ve oturumların takip edilebildiği bir yerel yönetim sürecine evirilmiş bulunmaktayız. Önümüzdeki yüzyıllarda farklı yeni ilkeleri konuşuyor hale gelebilmemiz ve yerelde demokrasiyi tahsis edebilmemiz için kolektif olarak bir gelişim süreci yürütebilmeli ve katılım ile bunu mümkün hale getirebilmeliyiz. Bu noktada bugün geleceğe olan demokratik katılım yolculuğumuzun olgunlaştırılmasında; Rio Yeryüzü Zirvesi – Yerel Gündem 21 ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ile yeni yetkiler ve görevler yüklenen belediyeler yapısal olarak bir değişim süreci yaşamıştır. Bu süreç sonunda yerelde katılımcılığın, şeffaflığın, çevre bilincinin, kalkınmanın, kentli haklarının, yönetişime dayalı demokratik ve yenilikçi yapıların oluşmasını temsilen kent konseylerinin oluşturulmasına yönelik kararlar alınmıştır. Alınan kararlar neticesinde Türkiye’nin birçok yerinde kent konseyleri oluşturulmaya başlanmıştır. Yerelde katılımın ve demokrasinin temsili olan kent konseyleri aldığı kararlar ve etkinlikleri ile birlikte yerelde daha görünür hale gelmiştir.
Ankara Kent Konseyi bir akademisyen ve doktora öğrencisi olarak 1 yıllık bir görevlendirme ile Şubat 2022 itibariyle gözlemleme ve katkı sağlayabilme imkanımın olduğu sayısal anlamda Türkiye’deki en çok bileşene, çalışma grubu ve meclise ev sahipliği yapan bir kurumdur. Bunun ötesinde Ankara Kent Konseyi’nin; 1.Açıklık ve Şeffaflık, 2. Hesap Verebilirlik, 3. Katılımın Farklı Ölçeklerine İlişkin Farkındalık, 4. Kent Konseyine İlişkin Farkındalık, 5. Paydaşlar Arasında Etkileşim, 6. Paydaşlarla Etkileşim, 7. Görünürlük, 8. Yaygın Etki, 9. Kurumsallaşma, 10. Sosyal Fayda, 11. Yenilikçilik, 12. Tarafsızlık, 13. Sonuç Odaklı Çalışma şeklinde sıraladığı çalışma ilkelerine bağlı bir süreç yönettiğini kısa süreli gözlemle bile söylemek doğru olacaktır. Katılım ve katkı sağlamak isteyenler için “neden”, “kimden”, “ne için” gibi bir yaklaşımın uzağında “Ankara için” herkesi kapsayan ve tüm süreçlerin tarafsız bir şekilde yürütülmesini kendine ilke edinen bir kent konseyi yapısı görülmektedir. Ankara Kent Konseyi bünyesinde kabul binasında görevli güvenlik görevlilerinden, etkinliklerin organize edilmesini sağlayan ekip ve gönüllülere, birlikte yönetimin ve katılımcılığın sağlanabilmesi için ekstra yatay hiyerarşiye özen gösteren icra kurulu ve yönetiminden, temizlik ile sorumlu çalışma ekibine dek güleryüz ile karşılandığınız bir hoşgörü ve huzur ortamı vardır. Özellikle Ankara’nın son 20 yıllık süreçte kutuplaştırıcı, çatışma kültürüne hakim gri bir kent olmasının izlerinin, tüm renklere saygı ve hoşgörü kültürü ile tahsis edilmiş yeni bir “huzur” dolu katılım ortamının varlığını hissetmemek mümkün olmamaktadır. Lisans ve yüksek lisans öğrencilik yıllarında otobüs ile önünden geçerken ne olduğunu merak ettiğim ve kapalı bir bina, bugün katılımcılığın simgesel temsili olarak önünden geçen tüm kişilere kapısını açan ve tam olarak katılıma kapılarını açan yeni bir Ankara yönetiminin sembolü halini almıştır. Bir etkinlikte alışılagelmemiş biçimde başkanlık makamında bulunan temsilcilerin son dakika etkinliğe geliş, konuşmasını yapıp ayrılması gibi normalleştirilmiş bir süreçten; hemşehrilik bilinci ile her etkinlikte katılımcıların kapıda karşılandığı, etkinlik oturma düzeninde bile tüm paydaşların ve başkanlık makamının düzeni birlikte kurduğu, masanın yerinden bayrağın asılmasına kadar herkesin alışılmışın dışında yeni bir hiyerarşik sistem ve heyecanla her etkinliğe özenle hazırlanması, 1 yıl sonunda 365 günde 500’den fazla etkinliğin nasıl sorunsuz halde gerçekleşebildiğinin de en güzel açıklamasıdır. Normalde akademik çevrelerden görüş ve süreçlere katkı alınması gerektiğinde, hatta konuşmacı olarak kişiler davet edildiğinde, alacağı ödenek, katkı sunacağı konunun ne kadar süreceği, karşılığında ne verileceği gibi yine normalleştirilmiş bir süreçten; bugün alanında uzman onlarca akademisyenin katılımcılık kültürünün gönüllülük ilkesi ile bütünleşerek hiçbir beklenti, prosedür, zaman kısıtı belirlemeden sürece dahil olması, akademik birikimleri ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Kent Konseyi ile işbirliği içinde olarak siyasi görüşleri ve bütçe meselesini unutması, geliştirilen projelerden ve bugünü değil diğer nesillerin geleceğini düşünen bir üretim süreciyle bazı şeylerin değişebileceğinin en güzel örneğidir. Ankara Kent Konseyine ilişkin belki yazılabilecek onlarca gözlem sıralanabilir; ancak belirtilmesi gereken en önemli noktalardan biriside, kimsenin bir taraf olmaya zorlanmadan, kimsenin bir kaynak arayışı içerisinde olmadan, her bir alanın daha etkin kullanımı için ne yapılabilir düşüncesini kendine dert edinen insanların bir araya gelerek, mevcut kaynakların birlikte nasıl etkin, verimli, etkili kullanılır sorusunun yanıtı olmalarıdır.
Öğr. Gör. Ali Can GÖZCÜ
Keep In Touch